1 Şubat 2013 Cuma

O bakışlara maruz kalmak...

Öğrencilik hayatımızda bir çok kez yaşamışızdır bu tarz durumları, hocaların o delici fakat bir o kadar da umursamaz bakışları. Sınav öncesi sıradan bütün eşyalarınızı kaldırıp, kaleminizle sıraya birşeyler çizer sınavın başlamasını beklersiniz ya. İşte o sırada hoca sizin sıraya kopya yazdığınızı zanneder. Hiç birşey demeden baskın yapıyorcasına yanınaza gelip sırayı süzer o bakışlarla. "Ne oluyo lan!?" dersin ve hiç birşey demeden gider geri. Rahatlarsın. İşte o bakışlar beni mahvetmişti...

İlk olarak ilkokul 4 sınıfta yaşamıştım bu durumu, hayır neden öyle birşey yaptığıma da anlam veremiyorum fakat o zamanlardan belliymiş nasıl bir çocuk olacağım. Matematik dersindeydik, tek başıma sıramda oturuyordum, öğretmenimin okuduğu hızlıca kesirli sayılar problemini yazıyordum. Soruyu tam hatırlamıyorum fakat iki kesirli sayıyı çarpma işlemiydi. Soruyu şu şekilde yazmıştım.

" ¼ kesirli sayısı ile iki bölü dört kesirli sayısını çarpınız" (soru örnektir)

Evet göründüğü üzere 2. kesirli sayıyı rakam ile göstermek yerine yazı olarak yazmıştım. Sanırım elimi hiç bozmadan düz yazayımda bitereyim diye düşünmüş olmalıyımki. Ardından şu gerizekalılığı yapmıştım.

"Öğretmenim bir bakar mısnız?" deyip kadını yanıma çağırmıştım. Ardından ise "öğretmenim burda 1 tane kesirli sayı var nasıl çarpıcaz" demiştim. Evet bunu yapmıştım. Kadın ise bir süre defteri süzdü. Yaklaşık 10 saniye kadar o bakışlara maruz kalmıştım. Ardından hiç birşey demeden gitmişti.

Kim bilir ne düşünmüştü benim hakkımda? "Kamile bak ya" demiş midir? Dememiştir lan bence.

İlk hatırladığım bakışlar onlardı. Zaten ardı arkası kesilmemişti o bakışların. 7. sınıfta müzik dersinde sıra arkadaşımla beraber yan sıradaki arkadaşlarımıza "nah" çekiyoduk. "Şşş oğuz baksana lan" deyip baktığında ise şlak diye yapıştırırdık suratına o "nah"ı. En son kim nah çektiyse o nahı yiyen kişi cevabı mutlaka vermeliydi.

Yan sırada oturan Oğuz'un doğuştan resim kabiliyeti vardı. Çok iyi karakalem resmi çizerdi. Bize "şş baksanıza lan" dediğinde bizde karşımıza çıkacak nahı bildiğimiz için hiç dönmez, birbirimize "bakma lan bakma" derdik. Biz bakmayınca Oğuz'da bir kağıda nah çeken adam resmi çizip kağıdı bizim masaya bırakmıştı. İyi bir yöntemdi, fakat biz bu numarayı yermiydik? Yemezdik "hadi lan ordan deyip kağıdı Oğuz'ların masaya geri bırakmıştımki. Müzik öğretmeni o anı görmüştü.

"Şimdi şıçtık" dedim içimden. Geldi ve kağıdı aldı. Kağıdı açıp bir süre baktıktan sonra hiç sesini çıkarmadan kağıdı çöpe atıp dersine devam etti. Oğuz yanındakiyle beraber kahkahalara boğuluyor, ben ise hocanın benim çizdiğimi düşündüğünü düşünüyor, utanıyordum.

O kağıda attığı o bakış canımı sıkmıştı. Acaba o kağıdı açtığında suratına ŞLAK diye yemişmiydi o nahı? Yoksa çocuklar aralarında puştluk yapıyor diye mi düşünmüştü? Ama siz yinede kusura bakmayın hocam, o resmi ben çizmemiştim ve çizenin nahı sizin değil benim suratımda patlamalıydı...

Lise 2. sınıfta son derste kopya çekerken yakalanmıştım. Coğrafya dersiydi. Fakat önce o günün sabahına dönmek gerekirse kısaca şöyle anlatayım size. Sabah en fresh halimde okula gelmişim, önceki gece saatlerce coğrafya çalışmış, bu sınavıda iyi atlatırım düşüncesi ile okula göğsümü gere gere gelmiştim. Sabah tören başlamadan okulun banklarından birinde arkadaşlarla oturuyorduk. Sınavda çıkacak konulardan bahsedildi. Ben yıkıldım tabi, arada çalışmadığım bir iki konu olduğunu farkettim.

Ben oralara çalışmadım ya diye yakınırken Mustafa adlı arkadaşım "ben telefona yazdım olum o konuyu, dur mesaj olarak atayım sana" dedi ve attı. Sağol falan derken iyice rahatlamıştım. 1 konu 1 konudur saatlerce çalıştım, bırakında 100 alayım.

Sınav saatti gelmişti. Bitiren eve gidecekti. Herkes sınava yumulmuş biran önce bitirme derdindeydi. Fakat ben ise planı uygulama aşamasındaydım. İlk soru çalışmadığım konudan gelmişti, diğerleri ise bildiğim. "Hemen şu soruyu telefondan bakayımda gerisini hallederiz" mantığı ile yola çıkmıştım. Telefonu çıkartıp dizimin üstüne koydum. Ve soruyu şakır şakır yaptım. Tam diğer soruya geçecektim ki, hocam tepemde bitiverdi.

"o ne öyle?" diye sorduğunda laubali bir şekilde "telefoooon" diye uzatmıştım. Telefonu dizimin üstünden, kağıdı masamdan alıp, telefonumu çöpe atıp "çıkabilirsin" demişti. Çöpten telefonu alıp, eve doğru Mustafa'ya söve söve yol almıştım. Sonra kafamda dank etti.

"siktir et lan eve 20dk erken geldim işte...."




1 yorum: