30 Ağustos 2013 Cuma

Sen Bu Hallere Düşecek Adam mıydın?

Sıcaktı, hem de çok sıcak. 30-40 dereceyi bulan hava. Ne kadar diretsem de akşam 8-9 gibi değil de 5-6 gibi buluşmak istedi. İkna edemedim, tamam diyebildim yalnızca.

Dolabı açtım 3-5 tane tişörtten en açık renkli olanı seçtim ve giydim. Ardından buluşacağım yere gitmek üzere halk otobüsüne bindim. Her durakta yolcu sayısı artıyor, otobüs kalabalıklaşıyordu. Tüm İstanbul aynı otobüste gitmeye başlamıştık. Yolcular ofluyor pufluyor, arkadan akbil yollayanlar "Bİ KERE BASIN" diye bağırıyorlardı.

"Bi kere basın" lafını duyan 30 lu yaşlarda abimiz yanındaki arkadaşına hikayesini anlatmaya başladı "Moruk bi' kere böyle arkadan yolladım akbili, lan bi baktım dıt dıt dıt adam yardırdı haamına koyim... dedim birader ne yapıyorsun bir kere basıcan.. Bu baktım şekil şükül yapıyor..."

Nihayet varmıştım, güç bela indim. Sonra fark ettim ki durakta yalnızca ben inmişim. Acaba o arabadaki onlarca insan "Ulan lavuga bak koca otobüsü durdurttu" diye düşünmüşmüdür?. Kafamda bunu tartışırken "AŞKIIIIM" diye bağırarak sevdiceğim yanıma geldi. Sarıldık, gezmeye başladık.

Bir süre saçma sapan dolaştıktan sonra ter içinde kaldık. En sonunda ilk gördüğüm kafeye geçip oturduk. Ben buluşma bitsin hemen eve gideyim diye bekliyordum o ise kuzenin eski sevgilisinin yeni sevgilisinden bahsediyordu. Yeni sevgilinin kuzeninden güzel ve alımlı olmasının kuzenini ne kadar çıldırttığını. Kuzeninin çocuğu ayartmaya çalıştığını, çocuğun ise kuzenini kıskandırmak için yeni sevgilisiyle daha da sırnaştığını anlatıyordu. Peki, bütün bunlardan bana ne? Ama anlatamıyorsun, konuştukça konuşuyor. Arada onu sallıyormuş gibi yapıp "kuzeninde kaçırmasaydı çocuğu" deyip geçiştiriyordum. O ise cevap verip tekrardan devam ediyordu.

Artık bunalmıştım, bir ara susması için dudaklarına doğru hareketlendim. Öpüşmeye başlarken birden çürük dişimin içinin boşaldığını hissettim. Kız aniden kafasını çekip, yutkundu. Ve ciddi bir ifadeyle

- Gelmeden peynir mi yedin? diye sordu.

Şaşırdım, utandım ne diyeceğimi bilemedim.

- EZİNE! diye bağırdım.

Kafedeki 2,3 kişi dönüp baktı.

Ben yerin dibine girdim, kızın suratına bakamıyordum. Allahımdan yardım istiyordum ki. Telefon çaldı. Telefonda ki Ömer ustaydı. Sanayiden Ömer Usta. Aramasını istediğim son kişiydi kendisi. Bulunduğum durumdan kurtulmak için açmak zorunda kaldım.

- Koçum, hiç bir itiraz istemiyorum. Doğru bize geliyorsun, yengenle bahçede mangal yapıyoruz. ATLA GEL!
- Abi kız arkadaşımlayım gelemem vallahi!!?
- Tamam ulan o da gelsin işte, hadi koçum benim bekliyorum.

dedi ve suratıma kapattı. Biraz düşündüm. Eğer bu kafeden çıkıpta ayrılırsak, kızın aklı peynirde kalacak. En iyisi Ömer ustanın yanına gideyim hem orda kafası dağılır, hemde karnımız doyar diye düşündüm.

Kızı zarzor ikna ettim ve Ömer ustalara doğru yol aldık...

Hava kararmış, saat 8 buçuk civarı olmuştu. Ömer ustaların evlerinin bahçesine girdiğimizde mis gibi balığın kokusunu aldık. Ömer usta beni görünce mangalın başında kalktı.

- Vay vay vay koçum benim be özlettin ulan kendini, diye boynuma sarıldı.

Ömer usta benim lise stajında çalıştığım sanayide çalışan bir ustaydı. 40lı yaşlarda evli ve çocukları olan fakat hala aklı fikri kukuda olan bir abimizdi. Sanayide iyi muhabbet ederdik ama ayarı fazla kaçırır devamlı sanayinin arka sokağındaki "polo" arabasıyla müşteri arayan Handan'dan bahseder dururdu.

- He valla Ömer abi bende özlemişim yahu. diyerek beyaz yalan söyledim.
Ömer Usta sevgilime dönüp.
- Hoş geldin kızım geçin bakalım buyrun sofrayı hazırladı yengeniz dedi.
- Şey ben acaba bir lavaboya gidebilir miyim? dedi kız.
- Tabi kızım, ablan göstersin.

Sevgilim lavaboya gitmiş, Ömer abinin hanımı ise ona yerini göstermişti.
Mangalın başına gidip Ömer abi ile çömdük.

- Nerden buldun lan bu kızı keraneci.
- Nerden bulucam abi okuldan işte.
- Vay vay vay maç var mı maç? He maç var mı lan.
- Yok abi ciddi düşünüyoruz biz!!,

Derken yenge ile benim kız geldiler.

Masaya geçtik. Balıklar servis edildi. Balığın yanında olmazsa olmaz 70lik çıkarıldı. Ömer abi rakıyı açarken "Bir rivayete göre balık mideye indiğinde yukarı bakar rakıyı beklermiş" dedi. "ehehe" diye güldük ve yemek yemeye başladık.

Balıklar yendi, rakılar içildikçe içildi. 1 şişe bitti, yetmezmiş gibi 2. şişeye geçildi. Ömer abi artık kendini aşmış sevgilim yokmuş gibi davranıp küfürlü konuşmaya başlamıştı. O sırada bahçenin kapısında köpek sesleri geldi. Mangalı söndüreli çok olmuştu ama hayvan kokuyu yinede almış, geç de olsa gelmişti. Ömer abinin köpeklere dönüp "Ah be yavrularım, keşke erken gelseydiniz de doyursaydım karnınızı" tarzı naif bir şekilde karşılamasını beklerken ayağındaki terliği çıkartıp kapıya fırlattı.

- Siktirin gidin lan, ipneler sizi, diye bağırdı.
Bana dönüp "kokuyu almış ipneler, kene gibi yapışırlar şimdi kapıya" diye de ekledi.

Sevgilim rezaletin farkına varmıştı. Onun gözünde git gide düşüyordum. Bir kaza bela çıkmadan günü bitirmeyi istiyordum. Ömer abinin muhabbeti bitmek bilmiyordu. Konuştukça konuştu karısı bile dayanamayıp. "Ben yatıyorum, siz devam edin" diyerek kaçmıştı. Yatan hanımının arkasından bile konuşmaya başladı Ömer usta. "Ulan bu karıda 2 çocuk doğurdu hemen perte çıktı hee, parçalarıda bulunmuyor ehehe" diye iğrenç espiriler yapıyor, gözümden düştükçe düşüyordu. Ömer usta bir ara ayağı kalktı. Sendeleyerek yürümeye başlıyordu ki düşeceğini fark ettim ayağı kalkıp tuttum.

Ayağı kalkmasına kalmıştım ama benimde kafam hafif dönüyordu, midem ise allak bullaktı.

- Gel ulan güreşelim şerefsiz dedi ve ensemden tutup beni fırlattı.

Sevgilim beni hayretlerle izliyor adeta "Neredeyim ben ya??" diyordu. Ve alkolün bana verdiği yetkiye dayanarak kustum, hem de öyle böyle değil.

Sonrasında hatırladığım ise yolda yürürken sevgilimin bana "bugünü hatırlamak dahi istemiyorum, bir süre konuşma benimle" diyerek azarladığıydı.

O günden sonra o kızla fazla yürümedi, Ömer ustayıda aramadım telefonlarına bakmadım. Bir süredir yalnızım ve kafa dinliyorum...