Son dönemlerde adeta tavana
vurmuş bir televizyon programı türü. Aksiyon, macera, bilim kurgu gibi evlilik
programı da resmen kendi içinde bir tür ve kendi içinde kategorilere ayrılıyor.
Mesela Esra Erol'a okumuş kesim katılıyor. Örnek vermek gerekirse, ben liseye
yeni başladığım dönemlerde Esra ablamıza makine mühendisi bir abi katılmıştı.
Ben liseyi bitirdim, dershaneye falan gittim, üniversiteyi kazandım, bu abi
hala oradaydı. Yani o programa katıldığında mühendislik fakültesine giren adamlar
şuan alanlarında uzman firmalarda acayip paralar kırıyor, hatta bir kısmı
evlenmiş, çocuğu olan bile var. Ama o abi hep orada, geleni reddediyor, gideni
reddediyor. Deli midir nedir?
Zuhal Topal'a daha orta sınıf
kesim, Flash Tv'dekine ise yaşlılar katılıyor. Böyle de acayip bir olay. 95
yaşındaki adam önünü göremiyor fakat hayatımın geri kalanını paylaşabileceğim
40 yaş üstü bir hanım arıyorum diye o koltuklarda hayatının son anlarını kadın
bekleyerek harcıyor.
Yaşlı yaşlı teyzeler belki
ölmeden son kez cinsel hayatımı tavana vurdururum düşüncesiyle programlara
katılıyor, evi barkı olan, çükü kalkan beyefendi arıyorum diyerek bekleyişe
koyuluyorlar. Ne kadar acı!
Üniversite okumuş 21-22 yaşındaki
gencecik kızlar çalışmayı düşünmüyorum, bana bakacak koca arıyorum diyor. Madem
çalışmayacaktın ne diye çanı eğrisini yükselttin amına koyim.
Dişleriniz takma mı kendinizin mi
diye soru soran kadınlar gördüm. Bu kadarı da pes.
Şimdi soracaksınız, ya kardeş sen
bu kadar detaylı nasıl biliyorsun diye? Benim hayatımda bu evlilik programları
3 dönemde beni can damarımdan vurdu, isyanım onadır.
İlki lise yıllarımda programa
amcamın katılmasıyla olmuştu. Yılını tam hatırlamıyorum o zamanlar kara gümrüğü
yakan arkadaş ile sütyensiz videosuyla meşhur olmuş ablanın sunduğu bir program
vardı. Bir gün evde sakin sakin otururken halamdan bir telefon geldi. "Ali
Amcanız programa çıkacak şimdi 4ü açın" diye. Ev ahalisi koştuk açtık tabi
kanalı, bir de ne görelim. Bizimkini anons ettiler. Karnına kadar çektiği
pantolonu, pantolonun içine sokuşturduğu gömleği, yakın gözlükleri ve kel
kafasıyla bizimkisi çıktı sahneye.
Her an bir pot kıracak diye
bekledim ama gayet sakindi. "Yeminli masörüm ben" dedi. Uğur Arslan
sordu ne yemini bu diye? Baktı ki bizimkisi cevap veremeyecek "masaj
yaptığım insanın özeline saygılı olacağıma, kötü gözle bakmayacağıma tarzı bir
şey mi bu yemin" dedi. Bizimkisi evet Uğur bey diyerek geçiştirdi.
İşte ilk vurgun bugün olmuştu.
Bir daha evlilik programına, sadece program ya havasıyla bakamazdım artık.
İkinci vurgun ise, yine lise dönemimde halamlardan en çatlağının yine aynı
programda en önce alkış tutup, dans ettiğini görünce olmuştu. Allah bizim
aileyi adeta sınıyordu. Vefat etmiş dedem görse çocuklarının evlilik programlarında
sürttüğünü, kim bilir ne derdi. Canım dedem.
Üçüncü vurgun ise en can
yakıcısıydı. Üniversite ilk sınıfı bitirmişim, yaz tatili için evime dönmüştüm.
Günler geçiyordu ama bir tuhaflık vardı. Emekli babam, dışarı çıkıyor, akşam
olmadan eve geliyor evlilik programını açıp saatlerce izliyordu. 2-3 yıl evvel
annemle boşanmasına bağlıyorum. "Acaba?" diyorum kendi kendime. Yok
ya diyorum yapmaz öyle bir şey herhalde. Arada odadan çıkıp yanına gidip
oturuyorum. Hiç istifini bozmuyor izlemeye devam ediyor. Ya diyorum baba sen ne
yapıyorsun? Ya çok komik az izlesene diyor. Oturuyoruz saatlerce izliyoruz,
hakikatten komikmiş lan.
Baba, oğul ritüel haline
getiriyoruz, üniversiteye dönünce bile arayıp "baba bugünkü bölümü izledin
mi ya" diye muhabbet ediyoruz.
Kusura bakma dedecim, çocukların
bu programın müptelası.
Canım babam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder